Selda Ozan Kuruçay: "Göz Bebeğim Fantastiğin Renkli Dünyası"

Ateşten Kafes'in yazarı Selda Ozan Kuruçay ile gerçekleştirdiğimiz keyifli bir röportaj ile sizlerleyiz. Edebiyat dünyasına başarılı adımlarla giren, yazarlık serüveninin henüz başındayken üretkenliğiyle umut vadeden yazarımızın ilk kitabı geçtiğimiz Nisan ayında okur ile buluştu.

Yazar ilk kitabının ardından Zaman Makinesi adlı bir antolojide yer aldı ve yakında çıkacağını müjdelediği bir kitap daha yazdı.

Selda Ozan Kuruçay Röportaj
Ateşten Kafes, Selda Ozan Kuruçay, Ateş Yayınları

Bizi kırmayıp sorularımıza samimi cevaplar veren yazarımıza teşekkür ediyoruz. Keyifli okumalar.

Kendinizi tanıtarak başlamak ister misiniz?

Herkese merhaba, ben Selda Ozan Kuruçay. Otuz yaşındayım. İki oğlum ve eşimle birlikte aslen memleketim olan Sivas'ta yaşıyorum. Ömrümün büyük kısmı İstanbul'da geçti, evliliğim sebebiyle Sivas'a yerleşme kararı aldım. Yemeyi, içmeyi ve gezmeyi çok severim. Hayatımın miladı olarak ciddi manada yazarlığa giriştiğim zamanı kabul ediyorum. Bazı dönüm noktaları sizi şaşaalı lunaparklara götürür. Benim için yazarlığa geçtiğim dönem bu tür dönüm noktalarından biriydi.

Yazar olmaya nasıl karar verdiniz?

Yazarlık hayallerimde hep olan bir şeydi zaten. Okumayı ve kitapları seven bir ailede büyüyünce de bu kaçınılmaz oldu. İlkokuldan beri ilgim vardı ve ben yazarlığa ikinci oğlum hayatımıza katıldıktan sonra yaşadığım bir bunalım döneminde kaçış alanı olarak başladım. Herkesin hayatında böyle dönemleri olur, ben bu buhran halini bambaşka bir şeye dönüştürdüğüme inanıyorum. Kendimi ve amaçlarımı yeniden keşfedip daha güçlü yükseldiğim bir süreçti. İşte yazarlık kariyerime başlamam böyle karanlık bir dönemde oldu.

Çocuklar ve yazarlık bir arada nasıl gidiyor, zorlandığınız oluyor mu?

Şöyle cevap vermek istiyorum, iki çocukla zor olmayan bir şey var mıdır sizce? Herkes bilir çocuklar fazladan zaman ve ilgi ister... Çocuklar ister de ister. Bu yüzden ekstra bir alanla haşır neşir olmak çok zorlayıcı olur. Ben de çok zorlandığım ve duraksamalar yaşadığım zamanlardan geçtim. Bu durumların önüne geçmekte en büyük destekçim eşimdi. Onun da yetersiz kaldığı zamanlarda yazılarımı geceye bıraktım ve hala geceleri daha yoğun yazıyorum. Kısacası çocuklar zorlasa bile engel değiller. Bir kadın istediğinde hiçbir şey engel olamaz zaten.

Üzerinde çalıştığınız yeni kurgular var mı?

Yaptığım planlamaya göre rahatlıkla 2032’ye kadar yılda iki kitap çıkaracak kadar kurgu taslağım var. Aktif olarak her an yazmaya ve gelişmeye açık olarak çalışıyorum. Bunlardan dört tanesi yarım, bu dört tanenin ikisini şu an yazıyorum... Biri fantastik kurgu, diğeri ise okuyucuların ısrarla istemesinden dolayı romantik kurgu. Diğer ikisi için şu an bir şey söyleyemem, henüz zamana ihtiyacımız var onlar için.

Şimdiye kadar sizi en çok mutlu eden kurgunuz hangisi oldu?

Şu ana kadar beni en mutlu eden kurgum Ruhçelen diyebilirim ama henüz taslak halindeki 2027 hedeflerimde yer alan bir kurgum da benim için çok özel bir yere sahip şimdiden. Ruhçelen'de büyük bir hikaye var, güçlü birkaç kadın kahraman var. Biri hırsıyla, biri intikam arzusuyla kurguda yer alıyor. Ana karakterimiz Merîen ise kendi yaşamının iplerini ele almak ve toplumun kadınlara yaptığı dayatmalar üzerine bazı yerleşik fikirleri değiştirmek isteğiyle ön plana çıkıyor. Başına buyrukluğuyla favorim Merîen ve onunla ne yapacağını düşünüp duran Kairell'ın aşkı da zarif ve nazik bir tat kattı kurguya.

İlerisi için planlarınız nelerdir, yoğunlaşmak istediğiniz bir tür var mı?

Fantastik yazarlığı üzerinden ilerlemek istiyorum. Aynı zamanda bir ihtimal senaryo yazarlığına da el atabilirim. Ama bu zayıf ihtimal hep geri planda kalacak gibi görünüyor. Farklı türlerde eser verebilirim ki var böyle kurgularım ama her zaman göz bebeğim fantastiğin renkli dünyası olacak.

Şu an bulunduğunuz konum sizi memnun ediyor mu?

Hayır, henüz memnun olunası bir mertebede değilim. Beni memnun edecek olan okurlarıma ulaşabilmiş olduğum zamanlar olacak. Şu an için henüz minicik bir aileyiz. Günden güne büyüyeceğiz o gün evet işte olmak istediğim yerdeyim diyebilirim. Ama bugün o gün değil...

Daha önce hiç imza günü düzenlemediniz, sizi imza gününüzde ya da etkinlikte görebilecek miyiz?

Ah bu konu kanayan yaram diyebilirim... Birkaç denememiz başarısızlıkla sonuçlandı. Bu benim dışımda gelişen olaylar örgüsünden kaynaklandı ve beni de mecburen içine çekti. Ama Ruhçelen çıktıktan sonrası için muazzam bir imza programım var. Umarım daha fazla aksilik yaşamayız ve kitapseverlerle birebir görüşme şansını elde edebilirim.

Selda Ozan Kuruçay
Selda Ozan Kuruçay

Kaleminizin Asimov'a benzediğini söylüyorlar, gerçekten ondan etkilenmiş olma ihtimaliniz var mı?

Bu konu beni çok şaşırtan bir konu. Bir yandan da utandığım bir konu... Şöyle ki; ben hiç Asimov
okumadım henüz. Aradaki benzerlik beni bu yönden şaşırtıyor ve bir bilim kurgu devini henüz
okumamış olmam da belki utanmam gereken bir konudur. Ben şunu hep savunurum ama, bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıptır. Vakıf Serisini kitaplığımda tamamlamaya çalışıyorum şimdilerde. Serinin tamamını ellerime aldığımda okumaya başlayacağım. Bunu bana ilk söyleyen editörüm olmuştu. O gün ki şaşkınlığımı tahmin bile edemezsiniz. Sonrasında birkaç okurum da birbirinden bağımsız olarak bu yorumu yaptılar. Şahsen benzerlik var mı bilemiyorum... Ama şunu net olarak söyleyebilirim ki, Asimov'u daha önce okumadığım için etkilenmem gibi bir ihtimal söz konusu bile değil.

Ateşten Kafes serisinin ilk kitabı çıktı ve okurlarınız heyecanla serinin devam etmesini bekliyor, henüz ikinci kitaptan bir haber olmamasının sebebi nedir?

Bu konu ince bir konu. Cevap vermek de dolayısıyla oldukça zor. Hesaba katamadığımız bir takım olumsuz yaşanmışlıklar sebebiyle en azından bir süre daha bekletmek zorunda kaldım. Ama şu var ki, seri tekrar baskıya girdiğinde büyük sürprizler okurlarını bekliyor olacak. Eminim gönüllerini alabileceğiz. Küçük bir ipucu vereyim. İlk kitap benim amatörlük eserim oldu. Ruhçelen'i ve Ateşten Kafes'i okuyanlar aradaki farktan bunu zaten anlayacaklar. Bazı düzeltmeler ve eklemeler yapmamız kaçınılmaz Ateşten Kafes'e. Ama orijinali bozulmayacak ve ilk halinden hiçbir şey kaybetmeyecek. Bunu da gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.

Ateşten Kafes beğenildiği kadar eleştirildi de aynı zamanda, bu konu hakkında düşünceleriniz nelerdir?

Evet eleştiri aldı haliyle, bu zaten kaçınılmazdı. Çünkü tam bir acemilik eseriydi benim için ama yine de ilk kitabım olmasına rağmen muazzam yorumlar da aldı. Bir tanesi özellikle aklıma kazındı. Kitap satış sitelerinden birinde bir okur şöyle bir şey yazmış "...kadın fantastiğe öyle bir giriş yapmış ki, mekanın sahibi geri döndü der gibi!" bu yorumun başında gelen eleştirilerin aynılarını da yazmış. Gerçekçi ve güzel bir yorumdu ve beni çok mutlu etti. Eleştiriler ise birkaç farklı konudaydı. İlki kitabın çok kısa olduğu aslında daha uzun yazabileceğim hakkındaydı. Bu doğru ve haklı bir eleştiri. Ateşten Kafes ortalama 320 kitap sayfasına tekabül ediyordu, fakat ben onu yayınevlerinin baskı maliyeti sebebiyle ilk kitapta şans vermeyecekleri düşüncesiyle, bir de hiç okurum yokken kitabı görenler kalemimi bilmediğinden kalın bir kitap okumak istemeyebilirler düşüncesiyle yüz sayfa kadar kısalttım. Ama keşke yapmasaymışım. Aldığım eleştirilerin temel sebebi bu kısaltma oldu zaten. Diğer eleştiri ise olayların hızlı gelişmesi ve Yankı'nın anne babası için yeterince yas tutmaması üzerineydi ki bunlar da kitabı kısalttığım için bu şekilde yansıttığım olaylardı. Ateşten Kafes, dolu dolu aksiyon sahnelerine ve olaylara ev sahipliği yapan bir kitap. Kısalınca olaylar çok üst üste oldu ve hızlı gelişti. Kızcağız (Yankı) yas bile tutamadı. Bu olayların yoğunluğu ve hızlı akış bazı okurların hoşlanmadığı bir noktaydı. Tekrar baskıda o çıkardığım yüz sayfayı ekleyip ilk haliyle orijinalini bozmadan okuyuculara sunacağım. Betimleme eksikliği de yine bu kısaltmadan kaynaklandı son eleştiriyi de bu yönden almıştım onu da açıklığa kavuşturmuş olayım sayenizde.

Ateşten Kafes
Ateşten Kafes

Sizi takip eden herkes paylaştığınız alıntılardan sonra Ruhçelen'i daha çok merak ediyor, okurları neler bekliyor?

Evet, alıntıları paylaşmaya bayılıyorum. Çokça da paylaşıyorum, konusu özetle üç ana kadın karakter üzerinden gelişiyor. Yan karakterlerimiz de renk katıyor. Hikayesi ise şöyle; Beuliss Evreni'nde katiller, hırsızlar yok! Onun yerine ruhlara göz dikip katledenler ve boş kalmış bedenleri sahiplenen kötücül güçler var. Merîen ise Beuliss Krallığında ilk kadın asker ve kraliyet ailesinin koruması. Daha çok küçük yaştayken ruhsuzların saldırısı neticesinde hem öksüz hem yetim kalmış ve Kral Serial onu himayesine alıp eğitmiş. Sonra bir gün normalden farklı gelişen bir toplu saldırıda hiç ummadığı bir sima yüzüne yüzüne intikam naraları atıyor. Yaşanan gelişmeler neticesinde Ruhçelen oluyor ve olaylar bu şekilde gelişirken üstüne bir de ilk kez aşık oluyor. Genelde sakin ama bazen de çalkantılı bir aşk hikayeleri var. Merîen inatçı ve dik başlı olduğundan başlarına kötü olaylar da geliyor. Ruhçelen oluşundan dolayı ruh transferleri yaşıyor ve psikolojik açıdan da etkileyici olduğunu düşündüğüm sahneler bu bağlamda mevcut. Ruh transferlerinin amacı ise görünen kısımda savaşa ve Merîen’in kazanmasına yardımcı olmak ve bunu sağlayan bir nesne var tabii ki. Bütün bu aksiyon, macera, aşk ve transferlerin yanı sıra sırlar, gizemler ve öngörülemez detaylar da yerini alıyor hikayede.

Ruhçelen için yayınevlerinden gelen teklifler olduğunu biliyoruz, karar verme sürecinde misiniz?

Cidden güzel teklifler aldı Ruhçelen ama şu bahsi geçen etkinlikler ve daha farklı bazı detaylar
yüzünden -dağıtım ağı, baskı adedi gibi- teknik konular sebebiyle henüz ilerleme kaydedemedik.
Biraz da aceleci davranmak istemediğim için ince eleyip sık dokuyorum ve hak ettiği değeri görmesini istiyorum. Reklam ve tanıtım çalışmalarına odaklı ilerliyorum. Yayınevleri konusu oldukça hassas. Onların beklentileri daha ön plana çıkıyor maalesef -okur kitlesi oluşturmuş yazarları tercih etmeleri gibi- bu yüzden bu konularda konuşmak istemiyorum pek fazla. Umarım iyi bir yayınevi ile Ruhçelen hak ettiği değeri görür.

Ruhçelen’in ortaya çıkış öyküsü nedir?

Ruhçelen öyle yıllarca aklımı meşgul eden bir kurgu değildi. Bir gece tam uyumak üzereyken düştü zihnime ve ben uykumu bölüp o yataktan kalktım, birkaç özellik ekleyip gerekli notları aldıktan sonra gidip uyudum. Sabah ise notlar üzerinden önce aklımda geliştirmeye başladım. Karakterleri ve onların motivasyonlarını bolca düşündüm. Çok heyecan verici bir süreçti Ruhçelen’in doğuşu... Tuhaf olansa ana karakterlerden önce Tairun adını verdiğim bir yan karakterin ortaya çıkmasıydı. Normalde önce hikaye, sonra ana karakterler, sonra olaylar oluşur en sonda ise hikayeyi taşıyacak olan yan karakterler doğar. Bizde bu böyle olmadı ve Tairun hepsinden önce el salladı bana. En sevdiğim karakterlerimden biri daima Tairun olacak. Kırık bir yanı var onun. O yüzden ona nahif davranmaya çalıştım ama bunu ne kadar becerebildim bu kısım muamma.

Yazarlık eğitimi almamış olmanıza rağmen ortaya çıkardığınız işler takdir ediliyor, bu
konuda neler söylemek istersiniz?

Çoğunluk yazarlık atölyeleri gibi kanallar aracılığıyla ilerliyor ama ben herhangi bir eğitim almadım, bu doğru. Hatta bazı yerlerde bu konuda eleştirel yorumlara da muhatap oldum fakat bu saf yetenekle yapabildiğim yegâne iştir. Kimi yıllarca okur ama istediği şeyleri yapamaz kimi ise yeteneği ve sevdiği iş üzerinden bir yerlere gelir. Bu kısımda sözüm meclisten dışarı ama herkes kendi hayatıyla ilgilensin demek istiyorum. Kırıcı şeyler yaşadım, aşağılamaya varan tepkiler aldım. Fakat aşağılık kompleksi olmayan birçok eğitimli kişiden de övgü dolu inanılmaz güzel takdirler aldım.

Yazarlığın sevdiğiniz ve sevmediğiniz yönleri nelerdir?

Sevdiğim yönlerinden biri bahşettiği özgürlük. Bir dünya kurup dilediğimce şekillendiriyorum ve karakterlerimle o dünyada yaşayabiliyorum. Bakın bu gerçekten inanılmaz bir deneyim! Ve paha biçilemez bir güzellik. Sevmediğim yönü ise ciddi anlamda zaman alması tabii ki, ilk kitabım Nisan 2022'de çıktı ve sonra bir antolojide yer aldım. O eserde 47 yazardan biriydim, Zaman Makinesi... Bunların yanı sıra bir edebiyat sitesinde yazarlık yaptım. Sürekli küçük bir ekrana bakarak yazıyor oluşumdan gözlerim bozulmaya başladı, Allah parmaklarıma zeval vermesin. Gözlerimde peyda olan rahatsızlık tabii sevimsiz bir durum ama ondan daha sevimsiz olansa; okuduğum kitaplarda hikayeye odaklanamayışım, gerek küçük imla hataları, anlam kaymaları, gerekse hikayenin akışında ben olsam şöyle yapardım, ah be! Burayı şöyle de yazabilirmiş gibi gereksiz yorumlamaları beynim otomatikman yapıyor ve bazen okumak resmen çileye dönüşüyor. Yazar olmanın sevimsiz yanı bu olsa gerek...

Wattpad’de yazdığınız hikaye / hikayeler var mı?

Var evet, aslına bakarsanız ben Ateşten Kafes'i de Ruhçelen’i de orada yazmaya başladım ama bazı kaygılarla kaldırıp kitaplaştırmaya karar verdim. Stabil olarak Wattpad'de sonunu getiremedim hikayelerin. Şu sıralar ilk bölümünü yayınladığım yeni bir hikayem var bu kez bu kısır döngüyü kırıp, hikayenin tamamını Wattpad’de yayınlamaya kararlıyım. EKRU için herkesin desteğini bekliyorum.

Wattpad yazarlığı sizin için olmazsa olmazlardandır diyebilir miyiz?

Yazar her yerde yazardır. Bu platformlar üzerinden tartışılacak bir konu değil ama kitle olarak ne kadar doğru bir yer bu kısım tartışılır. Ben zaten Wattpad'de başlayıp işi ciddiye dökmüş bir yazarım. Olmazsa olmaz diyemeyiz, birçok ünlü ve özel yazarın Wattpad ile alakası yokken, birçok yazar da yine Wattpad'de doğdu. Benim için olmazsa olmaz değil ama bir başka yazarın gözbebeğidir belki, bunu bilemeyiz.

Son olarak okurlarınıza ve kitapseverlere neler söylemek istersiniz?

Her şeyden önce canım okurlarım ve gelecekte kalemimle tanışacak herkese şimdiden teşekkür
ederim. Yazarlar hep yazar ama ona değer katan okuyucularıdır. Her biriniz bu bakımdan oldukça değerli ve vazgeçilmezsiniz. Kurguhane ekibine de sonsuz teşekkürler... Harika bir röportaj oldu. Birçok konuyu topluca açıklama şansı elde ettiğim bir fırsattı adeta. Okumanın güzelliğine erişmiş herkes bilir ki, başka hiçbir şey bu lezzeti veremez ve ben bir yazar olarak kitapseverleri bambaşka dünyalara davet etmekten memnunum. Daha çok okuyan bir ülke olmamız dileğiyle diyorum ve köşeme çekiliyorum.
Yazan: Gonca Ozan

Kendi dünyasından kitapların ütopyasına kaçan, okuya okuya ruhunu güzelleştiren bir yazar.

Yorum Gönder

9 Yorumlar

  1. teşekkür ederiz böyle sohbetler hoş oluyor :)

    YanıtlaSil
  2. Çok güzel bir röportaj olmuş, emeğinize sağlık:) Kitabı bilmiyordum, bakacağım mutlaka:)

    YanıtlaSil
  3. Güzel bir röportaj olmuş ellerinize sağlık

    YanıtlaSil
  4. Harika bir röportaj olmuş. Tebrik ediyorum. Selda Ozan Kuruçay hanıma başarılar diliyorum. Kitaplarının okuru bol olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selda Ozan Kuruçay17 Ocak 2023 20:03

      Teşekkürler♡ Güzel dilekleriniz için teşekkür etmek istedim bizzat:)

      Sil
  5. Hemşehrim olan bir yazar.Ben de Kangal doğumluyum.Yolu her daim açık olsun

    YanıtlaSil
  6. tebrik ederim, emeklerinize sağlık:)

    YanıtlaSil
  7. Çok keyifli bir röportaj olmuş

    YanıtlaSil
  8. Keyifle okudum. Bu tarz röportajları okumayı seviyorum. emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil