The Swimmers: Ege Denizi'ni Yüzerek Geçen Kardeşlerin Hikayesi
Başrollerinde Nathalie Issa ve Manal Issa'nın yer aldığı film gerçek bir hayat hikayesine dayanıyor. Şam'dan Berlin'e uzanan bir yolculuğu içinde barındıran bu hikayede gerçekten öz kardeş olan iki oyuncuyu çıkarmışlar kamera karşısına. Bu gerçek, seyircileri ayrıca mest eden bir detay.
![]() |
The Swimmers |
Dünya'da 2021 yılı itibariyle 89 milyon kişi göç etti ya da ülkesinden ayrılmak zorunda kaldı. Hal böyleyken yanı başımızda olup duran bu "mülteci göçü" gerçeğini görülür kılmak adına yapılan her bir eylem gerçekten çok kıymetli.
Çok fazla ipucu olmaması adına filmin her dakikasına inmek istemiyorum aslında. Bunun yerine başlangıç ve sonunu söyleyebilirim. Suriye'deki savaşın etkisi o kadar büyüyor ki; orada yaşayan yerli insanlar akşam yemeklerini rahatlıkla yiyemiyor, otobüs duraklarını güvenle kullanamıyor. Zira her an birkaç asker otobüsü durdurup sorgulama yapabiliyor. Öyle ki böyle bir ana şahit olacağız bir sahne filmde de yer alıyor.
Savaşın baskısı altında olimpiyatlara katılıp ülkesini temsil etmenin artık riskli olduğuna kanaat getiren Mardini kardeşler, ailesini güçlükle ikna edip kuzenleri ile birlikte İstanbul üzerinden kaçak olarak ilk önce Yunan sularına ardından Avrupa sahası olan Yunanistan topraklarına ve nihayetinde türlü mücadelelerle Berlin'e ulaşıyorlar. Bu süreçte en can alıcı nokta, şişme bota fazla gelen insan kalabalığı yüzünden Ege sularının tam ortasında batma tehlikesi ile karşı karşıya kaldıklarında, Mardini kardeşlerin botu hafifletmek adına risk alarak denize atlayıp kıyıya kadar yüzmeleri oluyor.
Ardından rahat bir yaşama kavuştuktan sonra Yüsra Mardini çok çalışıp hayali olan Rio'daki olimpiyatlara katılıyor. Avrupa sınırları içine geldikten sonra şunu da fark ediyor ki: Artık Suriye geride kaldı ve onun bir vatanı yok. Kendine Suriyeli diyemez, hiçbir ülkeye ait değil. O bir mülteci. Bu kabullenişten sonra yarışmada Suriye adına yarışamayacağını da anlıyor ve kendisine tanınan fırsatı değerlendirip mülteciler adına Rio'ya gidiyor, birincilikle dönüyor.
Tüm bu olup bitenleri seyrederken içimde tutamayacağım birkaç eleştirim olacak. Evet savaş korkunç bir durum. İçinde olmak, yanı başında insanların her gün biraz daha artarak ölmesini izlemek, hayallerini hedeflerini gerçekleştiremez hale gelmek fena halde can yakıcı. Savaşın çizdiği sınırları aşıp özgürlüğe kavuşmak, hayal ettiklerini gerçekleştirmiş olmak nereden baksan başarılı bir kurtuluş hikayesi. Fakat aklım geride kalanlara bakmadan duramıyor. Çünkü birkaç insanın savaşın olduğu coğrafyadan göç etmiş olması; savaşın can acıttığı, kan döktüğü gerçeğini değiştirmiyor. Hem de o kan gidenlerle aynı milliyetten.
Yaşanılan mutluluk, tadılan özgürlük sadece bireysel, tek kişiye ait. Oradan göç edenlerin olması kalanların kabus içinde kaldığı gerçeğini değiştirmiyor.
Şöyle bir soru bırakmak istiyorum yazımı bitirirken. Savaş hala devam ederken, geride bırakılan insanlar terörün kurbanı olurken; o geride bırakılanlarla aynı topraklarda büyüyen başka insanın(ların) tattığı özgürlük, kazandığı zafer ne kadar kıymetli? Rio'daki o zafer Suriye'de herhangi bir ara sokakta gerçekleşen patlamada ölen çocuğa ne verdi? Ya da ne aldı demeli.
Gerçek hayat hikayelerinden uyarlanan filmleri izlemeyi hep sevmişimdir. Tanitim için teşekkürler, allah kimseyi mülteci durumuna düşürmesin
YanıtlaSilTeşekkür ederim:)
Silhemen izleyim bunu saol :)
YanıtlaSilkeyifli seyirler:)
SilGüzel film tavsiye ederim.
YanıtlaSil:)
Silfilmin kesitlerini görmüştüm ve o zamanda görmüştüm şimdi senin vasıtanla tekrar hatırlamış oldum.
YanıtlaSilİzlemeni isterim muhakkak.
SilGerçek hayat hikayeleri çok etkileyici oluyor, izlemek isterim:)
YanıtlaSilEge denizinin ortasında ağladım.
SilMerhabalar.
YanıtlaSilBu filmin konusu ilgimi çekti. Suriye'den ülkemize doldurulan mülteciler konusunun iki boyutu var. Biri, sizin yazınıza konu olan tarafı, diğeri de bu göçmenlerin ülkemize gelmekle birlikte ülkemize verdikleri zarar tarafı. Siz zaten bir savaştan kaçmış ve komşu bir ülkeye sığınmacı olarak kabul edilmişsiniz. Kabul gördüğünüz bu ülkeye ve bu ülkenin insanlarına neden zarar veriyor sunuz? Suriyelilerin ülkemize verdikleri zararla ilgili haberlere hep sansür uygulanıyor. Neden? Suriye-Türk kamplaşmasını önlemek için, mahalle, sokak çatışmalarını önlemek için.
Bizi Almanya 1960'lı yıllarda çalıştırmak için kendi çağırdı ve ben de 1971 yıllarında en son giden işçilerden biriyim. Orada hiçbir vukuatım yoktur. Lojman-iş, işten lojman. Hafta sonları da avm leri gezerdik. Ama daha ne Almanya'ya ne de bir Almanya vatandaşına zarar vermedik. Hatta yine onların faşit ırkçıları biz Türklere çok zarar verdiler.
Türklerden başka diğer ülkelerden de birçok misafir işçiler vardı, örneğin Yugoslavya, Yunanistan, İtalya, Portekiz gibi ülkeler, her nedense bu faşit ırkçı Almanlar sadece Türklere zarar verdiler. Neden Türkler? Ben bir aanlam veremedim. Sayıca en çok Türk olduğu için belki olabilir. Çünkü diğer devletlerden misafir işçi o kadar çok değildi. Almanya' daki misafir işçi nüfusu olarak Türkiye ilk sıradaydı.
Selam ve saygılarımla.
Bir önceki yorumumla Suriye konusu her şeye takıntım olduğu için madalyonun arka yüzünden okudum hep. Ancak, filmin hikayesine ve sanat yönüne şapka çıkartırım.
YanıtlaSilThe Swimmers'ı izleyip geldim :) İzlediğimden beri de sık sık düşünüyorum. Mesela can yelekleri sahnesi hiç aklıma gelmeyen bir detayı çarpıcı bir şekilde yansıtmıştı. Gidilen ülkede göçmenlere ne gibi işlemler uygulanıyor noktasında bilgi sahibi olmakta merakımı giderdi. Filmin acıyı bizzat yaşayan göçmenlere katkısından çok (burada finaldeki görüşe katılıyorum) uzaktan izleyenlere etki edeceğini düşündüm. Mesela Avrupa'ya ayak basılan noktada parasıyla olsa bile hizmet sunmayan esnaf izlemeli bu filmi.
YanıtlaSilDeğerli yorumlarınız için teşekkür ederiz. Can yeleği sahnesini ben de takdir ettim.
Sil