Damla Enginer Altun ile Röportaj: Kahkaha Çiçeği Çıkmazı'na Yakından Bakın

Kahkaha Çiçeği Çıkmazı'nın yazarı Damla Enginer Altun ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Kendisi ve Odessa Yayınevi etiketiyle çıkan kitabı hakkında merak ettiğimiz soruları yanıtlayan yazarımıza teşekkür ediyoruz. Keyifli okumalar.

Kahkaha Çiçeği Çıkmazı, Damla Enginer Altun röportajı

Merhabalar, röportajımıza kendinizden bahsederek başlamak ister misiniz? Damla Enginer Altun kimdir?

Bu şekilde başlamak heyecanımı biraz alabilir. Damla ben. Uyuşmadığım insanlara diğer ismimle kendimi tanıtmayı çok severim. İzmir'de doğdum ama 8 yaşlarındayken Kaş'a taşındık. Babamın çalıştığı fabrikada o sene yangın çıktı. Annem de etüt merkezinde aşçıydı. Bir sene öncesinde dayımı ziyarete gitmiştik Kaş'a. İşler yolunda gitmeyince dayım annemlere iş teklif etti. Bizim de pek seçim şansımız yoktu, kısa sürede toparlanıp gittik. Sanırım oradan sonra değişti hayatım. Alışmak ilk başlarda çok zordu. Alışınca da kopamıyor insan.

Çocukluk anılarımın en yıpratıcı ve en ayağa kaldırıcı yanlarını bu kasabada yaşadım. En yakın arkadaşımı burada buldum, ilk defa aşık oldum, ilk hayal kırıklığı, ilk başarılar... Kitap yazma nedenim oldu bu memleket bana. Kitabımdakiler kurgu olsa da hikayelerin çoğu gerçek ve benim hayatımın içinden yaşananlardı.

Yazmaya küçük yaşlarda başlamışsınız. Yazar olmaya nasıl karar verdiniz?

Aslında basit bir döngü sanırım. Günlük tutarak başladı desem yalan olmaz bu süreç. Tabii o zamanlar çok küçüktüm, daha 10-11 yaşlarındaydım. Özgüven problemim olduğunu düşünüyordum ama sosyal fobim olduğunu anladım zamanla. Kalabalık içinde konuşmakta ve bir şey anlatmakta zorlandığımda yazıya dökmeye başladım. Şiirlerden hiç hoşlanmayan ben, şiir yazarak açtım bu yolculuğun kapısını. Sonra şiirleri sevdim şairlere aşık oldum... Sonra ilk kitabımı yazdım. Onu yayımlatmadım. Zamanında hata edip birkaç paylaşım yaptım ama toydum, akıl baliğ olunca onun yerinin sadece bende olması gerektiğini anladım. Sonra Kahkaha Çiçeği Çıkmazı... Gözbebeğim. İstanbul'da bir sokağın adıdır ayrıca. Kitabı okuyan da elbet anlayacaktır.

Herhangi bir yazarlık eğitimi aldınız mı?

Ayrıyeten bir yazarlık eğitimi almadım. Topa tutulmazsam şayet, böyle duygulu şeylerin eğitim ile olacağına asla inanan bir yanım hiç olmadı. Gönül gözüyle görüp, gönül sözüyle yazıyoruz sonuçta ama 2. kitaptan önce redaksiyon eğitimi almayı düşünüyorum.

Kahkaha Çiçeği Çıkmazı'nı vefat eden arkadaşınıza ithaf etmişsiniz. Kitabınız ve başkarakteri Onur hakkında konuşmak ister misiniz? Kitabınızda sizi yansıtan bir karakter de bulacak mı okur?

Ben diyebileceğim bir karakter yok ama yaşanan olayları kendi yakın çevremden esinlenerek kaleme aldım. Kahkaha Çiçeği Çıkmazı yeni nesil kitaplara pek benzemiyor. Hikaye 90'larda geçiyor. Karışık kasetler, posterler... Serinin ilk kitabı biraz hızlı işliyor. Karakterler çabuk büyüyor. İkinci kitap daha yavaş, daha ayrıntılı... Ana karakterimiz Onur, Onur Gölyazı. 90'ların İstanbul'unda iyi bir ailenin tek çocuğu Onur. Annesine çok düşkün, babasının mesleğine de öyle... Yaşından büyük kitapları okumayı seven, bilgi arsızı mutlu bir çocuktu Onur. Onur'un büyümesiyle ve hayatının değişmesiyle hikaye bütünleşiyor. Geri kalan zaten okur için sürpriz olmalı.

Kitabın adı aslında ana karakterin oturduğu sokaktan geliyor. Tabii babasının gündüz sefalarını sevmesi de önemli bir neden... Zaten oldukça anlaşılıyor neden çıkmaza girdiği.

Gerçek hayatta en yakın, en eski arkadaşımın adı Onur. Tek dostum, sırdaşım, ilklerimdi. Kaybettik birkaç sene evvel. Daha 12-13 yaşlarında kitabı kaleme alırken onun adını verdim ana karaktere. Şimdi gerçeği gitti anısı kaldı...

Damla Enginer Altun, Damla Enginer Altun ile röportaj, Kahkaha Çiçeği Çıkmazı
Damla Enginer Altun

Bir erkek başkarakteri yazarken zorlandığınız oldu mu?

Asla zorlanmam sanmıştım. Erkek gibi büyüyen, futbol geçmişi olan (burada sporda cinsiyet ayrımı asla yapmıyorum, toplum algısına değiniyorum kesinlikle), sokakta büyümüş bir çocuk olarak bir erkeği anlatmak daha kolay olur diye düşünerek başlamıştım. İnanılmaz zorlandım.

Hatta bazen toplumun baskısını düşündüm. Erkekler ağlamaz tabusunu yıktım, bol bol ağlattım karakteri. İçini dökmezse birikir, küf tutar... Tutmasın, ben severim Onur'u. Küçük erkek kardeşim gibi yazdım ben onu...

Kitabınızda yazmayı en sevdiğiniz bölüm hangisiydi?

Nedense en sevdiğimden ziyade en sevmediğim bölüme değinmek istiyorum. Benimseyemediğim, çok içselleştirdiğim bir bölümdü. 13. bölüm. 13 sayısını da hiç sevmem bu arada, uğursuz gelir hep. Tesadüf bu ya... Dostların koptuğu, aşkın bittiği, herkesin yaprak gibi sağa sola döküldüğü kısım. Yazarken de çok zorlandım. İnsanın sevdiği şeyi dile getirmesi, mutluluğu yazması kolay da karamsarlığı anlatması zor oluyormuş. Hele dostluklar bitince yıpranıyormuş. Hikaye dersiniz işte ama hayatta böyle değil mi?

Kahkaha Çiçeği Çıkmazı'nı ne kadar sürede yazdınız?

10 yılımı aldı yazmak. Tabii bu buz dağının görünen kısmı. Yayımlatmak için çok düşündüm. Toplumda yetersizlik algısı çok fazla. En uzağınızdan en yakınınıza kadar bir şeyleri başardığınla alakalı korkular başlıyor. Kitabı yazarken bu düşünceler kadar yorumladım inanın. "El alem ne der"e o kadar adapte olmuşuz ki uzun süre yayınevleriyle bile görüşmedim. Korkum okuyucudan ziyade çevrem oldu. Lise zamanında yayımlatmak istedim, hocalarım çok güldü. İsteğim kırıldı. Öylece bir sandığın içinde yıllandı. Cesaret bana gelmedi, ben ona çok uzun yol gittim. Sonunda burada buldum kendimi. En azından bir adım attım. Bundan sonra önüm açık.

Kapak tasarımı size mi ait?

Tasarım bana ait değil, Instagram'da kendi çektiği fotoğrafları paylaşan yetenekli bir arkadaşımız çekmiş. Ben Türk kahvesiyle dostluğu çok bağdaştırıyorum. 40 yıl hatır geleneği ile alakalı sanırım. Kitabım hayatın getirdiklerinden sonra oluşan kuvvetli dostluklara değinirken aklıma tek gelen böyle bir fotoğraf oldu.

Favori yazarlarınızı ve kitap yazmak isteyenlere tavsiyelerinizi öğrenebilir miyiz?

Ahmet Altan sevdalısı bir okuyucuyum. "İçimizde Bir Yer" ile tanıdım kendisini. "Son Oyun"u okurken sanki orada bir bankta ben de olanları izliyordum. Orhan Kemal... "Bereketli Topraklar Üzerinde". Selim Çiprut, Oğuz Atay... Neyzen Tevfik, şiir sevme nedenim... Duygusal bir yapım var. Bu nedenle asla net bir zevkim olmadı. Korku kitaplarını da çok severim, eskileri de... Beni rahatlatan ve mutlu eden her kitabı okuyabilirim. Sarah Jio'nun kalemi beni aşırı gülümsetir ve Debbie Macomber ergenliğimin en iyi yanıydı.

Akışına bırakınca dökülüyor gerçekten. Bunu öylesine söylemiyorum, inanarak söylüyorum. Çok düşünsem kitap yazmayı bırakın, kompozisyon bile yazamazdım. O yüzden önce düşüncelerinizi rahat bırakın... Bırakın gerçekten güzel şeyler kalıcı olsun... En önemli unsur da okumak. Bol bol okuyun. Okumayan, kitapları ile doyuma ulaşmayan insanların pek yazabileceğini sanmıyorum.

Buradan tüm okurlara bir mesaj bırakmanız istense neler söylerdiniz?

Bazen çok üzülüyorum. Kuytu köşelerde çıkmaz sokağın birinde çok iyi hikayeler var ve oradan kurtulmayı bekliyorlar. Bu da ancak siz değerli okuyucular sayesinde olabilir. Bazen en az parlayan yıldızı seçmeniz gerekir. Okuyun, sahaflarda kaybolun. Eski kitaplara dokunun. Sevdiklerinize eskimiş, yıllanmış kitaplar hediye edin. Bu konuda bulaşıcı hastalık gibi olun.
Yazan: Ahmet Ozan

Fantezi edebiyatı hayranı. Çizgi roman, fanzin ve hayran hikayeleri okuru. Forum RPG'leri özlüyor.

Yorum Gönder

2 Yorumlar

  1. Keyifle okudum, çok güzel bir röportaj olmuş, hemen incelemeye gidiyorum kitabı:) elinize sağlık

    YanıtlaSil

  2. Keyifli bir röportaj olmuş, emeğine sağlık:))) Kitabı merak ettim bayağı, bakacağım:)))

    YanıtlaSil