İncir Reçeli: Tadı Damakta Kalan Film
Aytaç Ağırlar'ın yazıp yönettiği 2010 yapımı 95 dakikalık, tadını damağımızda hissettiğimiz, İncir Reçeli filmi izleyiciye birçok konuda ders niteliğinde bir anlatım sunmaktadır.
Başrollerini
Halil Sezai Paracıkoğlu ve Melike
Güner'in paylaştığı İncir Reçeli, bar temasıyla ön plana çıkmış olsa da
aslında iki insanın birbirine cinsellik olmadan da ne kadar çok yoğun duygular
beslediklerini izleyici açık bir şekilde gösteriyor.
Halil Sezai'nin canlandırdığı Metin karakteri, kendi halinde, televizyon programlarına skeç yazarak geçinirken aslında hayali yazdığı bir filmin çekilmesidir. Yazdığı filmler duygu eksikliğinden dolayı reddedilirken
her gün gittiği barda Melike Güner'in canlandırdığı Duygu ile karşılaşır.
Her şeyin başlangıcı
olan bu karşılaşma aslında Metin'in kendi ayaklarıyla derin bir boşluğa gitmesidir.
Gece barda sarhoş olan Duygu'yu eve götüren Metin sabah kalktığında onu görmez.
Sonraki günlerde de barda Duygu'yla karşılaşır ve Duygu, Metin’in evinde kalır.
Duygu'nun incir reçeline olan sevgisi Metin'i oldukça şaşırtır.
Olağanca normal olan
bu iki insanın ilişkisi, Duygu'nun sürekli Metin'den kaçmasıyla karışık bir hal almaya başlar. Metin başta her şeyi akışına bırakmış gibi görünse de Duygu hakkında bilgi
sahibi olmadığı için eksiklik hisseder. Her yakınlaşmada kaçan Duygu, Metin'e açıklama
yapmadan onu yalnız bırakır.
Duygu'yu aramayı bırakan Metin, metroda onunla
karşılaşır ve tek kelime etmez. Duygu kulağına yaklaşır ve Metin gibi izleyiciyi
de yıkan gizlediği şeyi söyler. HIV pozitiftir. Metin, daha sonraki günlerde
Duygu'yu takip eder ve gittiği evi öğrenir. Eve girer, orta yaşlarda bir adam
makineye bağlı ve vücudu yara içerisinde yatmaktadır. Metin onca şey
söylemesine rağmen cevap veremeyen adamı Duygu'nun sevgilisi zanneder.
Akşamına sahilde
sarhoş olur ve yanına gelen Duygu'ya aslını bilmeden ağır sözler söyler. Hasta babasını, sevgilisi sandığı için onu yargılar. Duygu ortadan kaybolur. Babası
olduğunu öğrendiğinde hissettiği acıyı aslında izleyici de yüreğinde hissetmiştir. Metin'de Duygu'yla yaşadıklarını günlerce
senaryoya döker. Filmi çok sevilir ama izleyici Metin'deki üzüntüyü gördüğü için
olacakları merakla bekler. Metropolde yaşanan bu ölümsüz aşk aslında aşka olan
inançları yeşertmeye de yardımcı olur. Uzaktan, dokunmadan ve öpüşmeden de yaşanabilecek aşkların aslında hiçbir mesafe olmaksızın sadece bir hastalık
yüzünden bunca acının yaşanmasını da gözler önüne serer.
Metin, Duygu'nun
yerini öğrenir. Duygu ona birkaç cümle kurar ve hastane bahçesinde Metin'in
omuzunda yaşamını yitirir. Babasının yaptığı hatanın bedelini kızının da
ödemesi ne kadar ağırımıza gitse de Duygu, izleyici için de Metin için de
ölmemiştir. Sonuçta babalar her zaman haklı değildir, değil mi? İncir Reçeli
ile ölümsüzleştirilen bu aşk aslında sadece bir film değil, reçel de olsa ona
yükleyebileceğimiz anlam ve yaşadıklarımızı reçelle de tekrar tekrar
hatırlayacağımız anılar olarak bilinir.
Duygu'nun da dediği gibi: İncir Reçeli
güzeldir.
Yorum Gönder