Beyaz Gemi İncelemesi: Umudun ve Yok Oluşun Hikâyesi

Beyaz Gemi'yi ancak Cengiz Aytmatov anlatabilirdi hakkını vererek. İsimsiz bir çocuğun hikâyesiydi okuduğum, halbuki o çocuktan binlerce vardı. Beyaz Gemi'deki çocuklar, Issık Göl'den gelecek gemiyi gözlüyorlardı senelerce.

Beyaz Gemi, Cengiz Aytmatov kitapları, Cengiz Aytmatov

Yok oluşun ve umudun hikâyesine hoş geldiniz!

Kitabın içindeki motiflere geçmeden önce biraz özetlemek gerekirse, ezilmenin, susturulmanın, köle olmanın, vazgeçirilmenin hikâyesini okuyoruz. Adı bile olmayan bir çocuk var ilk başta. Küçük bir vadinin bir avuç insanının tek erkek evladı bu çocuk. Kimse şefkat göstermiyor ona. Dedesi Mümin hariç.

Mümin Dede, güçsüz, çelimsiz bir adam. Kimseciklere zararı yok bu adamcağızın fakat yine de ezilenlerden.

Bir de ezen kısım var tabii. Kötü adamımız Oruzkul, sarhoş, rüşvetçi, ne inancı ne de değerleri olan sevimsiz herifin teki. Herkes korkudan titriyor bu kötü adamın karşısında, işleri veren o, işleri kesen o, herkesin ekmeğini elinde tutan, yine o.

Bir baba var uzaklardan gelecek olan ama asla gelmeyen. Çocuğun beklerken balık olduğu, Beyaz Gemi'de çalışan bir baba. En çok sevilen, en çok beklenen, en çok olmayan kişi.

Beyaz Gemi... Her zaman gözlenen Beyaz Gemi... Çocuğun hep gitmek istediği ancak asla ulaşamadığı gemi.

Her motifin ince ince işlendiği bu kitapta hiçbir şeyin ismi, Aytmatov'un kalemini tanıyanların da bildiği üzere tesadüf değil. Beyaz, masumiyetin ve özgürlüğün rengidir. Beyaz, barışın rengidir. Gemi motifi de benzer şeyler çağrıştırıyor insana, gemi dediğin denizde yüzer, sonsuzluktan gelir ve sonsuzluğa gider. Çocuk belki de o savaş ortamının sadece karada olduğunu sandığından, gemiye binerse kurtulacağını sandığından bu beyaz gemiyi beklemektedir.

Ancak Aytmatov, her baskıcı toplumda ortaya çıkan eser gibi bu eserde de incecikten vermiş mesajını. Yolları gözlenen, gelişi dört gözle beklenen ama asla gelmeyen o gemi; barışın, huzurun ve umudun simgesidir. Kırgızlar için sonu görünmeyen Issık Göl gibi asla sonu olmayacaktır bu barışın. Beyaz Gemi umuttur, Beyaz Gemi amaçtır ve belki de sonuçtur.

Çocuğun ise bir ismi bile yoktur. Soğuk Savaş zamanındaki binlerce isimsiz çocuktan biridir. Çocuk sadece çocuktur işte, ne birisi için önemi vardır ne de birisi zahmet edip ona bir benlik bulur. Çocuğun kendisi bile kabul eder bundan ibaret olduğunu.

Mümin Dede ise Kırgız halkının bir temsilidir. Yine tesadüfen konulmuş değildir bu isim, Mümin Dede adı gibi inançlı bir adamdır. Köklerine bağlıdır, torununa karşı çokça şefkatlidir. Çalışkan biridir fakat güçsüz ve çelimsizdir. Oruzkul'un yaptıklarına başkaldıramaz çünkü kaldırılan başın kesildiği dönemlerdir. Çocuğun tek kimsesidir, ona kültürlerini öğreten onu da bir "kimse" yapan tek kişidir. Ekmeği elinden alınmasın diye tüm bağlılığına rağmen inancına karşı gelmek zorunda kalan, tüm varlığıyla çalışan ancak karşılığını bir türlü göremeyen Kırgızların vücut bulmuş hâlidir, ezilendir.

Kötü adamımız Oruzkul ise tüm bu eziyetleri yapan kişidir. Oruzkul ismi, aslında Kırgızlara verilmez. Oruzkul'un anlamı Rus kulu demektir. Kitapta Oruzkul, Sovyet Rusya'nın komünizmini sembolize etmektedir. Sarhoş, zâlim, inançsız, ürkütücü biridir Oruzkul. Zaten bir avuç insan vardır vadide, her birini ayrı ayrı korkutmuştur. Fakat ne yaparsa yapsın, bir çocuğu olmaz Oruzkul'un. Bu onu daha öfkeli, daha zâlim biri yapmıştır fakat burada da bir mesaj görüyoruz. Oruzkul'un bir soyu olmayacaktır, temsil ettiklerinin devamı gelmeyecek, zulüm er geç son bulacaktır. Bastırılmış milletlerde ortaya çıkan göndermeli anlatım, yalnızca bu şekilde oluşturulabilen ifade özgürlüğü ve Aytmatov'un dehası burada da kendini göstermiştir.

Bir de baba vardır, beklenen ancak asla gelmeyen. Baba, gelmesi beklenen kahramandır, her zaman beklenir ancak var mıdır yok mudur bilinmez. Senelerce tek dostu olan dürbünüyle Beyaz Gemi'yi seyrederken, o geminin içindeki babasını hayal eder çocuk ancak diğer yandan da korkar; acaba babası da kendisini isteyecek midir? Burada da acıya, hiçliğe, yok oluşa alışmış çocukların huzura karşı olan sonsuz isteği ve sonsuz korkusunu görüyoruz. Acaba huzur bir gün kendisini bulsa, ona da alışabilecek midir çocuk?

Tüm bu motifler Cengiz Aytmatov'un anlatım kabiliyetiyle buluştuğunda "Beyaz Gemi" hâlini almış. Çocuğun trajedisi, inançlarının yerle bir oluşu ve en sonunda da hep hayal ettiği gibi Issık Göl'de sonsuzluğun içinde bir balık oluşu bana gerçek bir yok oluş hikâyesini hatırlattı. Aslında her şey en başta anlatılmıştı ancak yine de Aytmatov'un anlatımından kaynaklanan umut, kitabın sonunda ters köşeye yatırıyor insanı. Eğer okuduysanız, Beyaz Gemi'yi bir de bu gözle inceleyin. Hikâyesi bile insanın içini sızlatan çocukların gerçeklerini düşünün. Sayfalarında dolaşıp kırıldığımız hayatları hissedin. Eminim ki artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

Cengiz Aytmatov'un Gün Olur Asra Bedel kitabı için yazdığım incelemeyi de okuyabilirsiniz.
Yazan: Didem Ülkü Demirci

Bilim ve sanatın arasında sıkışıp kalmış biri. Çok okuyor, okudukça da yazıyor.

Yorum Gönder

7 Yorumlar

  1. Yazarın anlatımına bayıldım. Kaleminizden Toprak Ana'yı da okumak isterim.

    YanıtlaSil
  2. Herkesin okumasını tavsiye ederim. Ayrıca çok güzel bı inceleme olmuş yazan arkadaşa da teşekkür ederim

    YanıtlaSil
  3. Yazıyı okurken boşlukla gerçeklik arasında kaldım. Beklenen gemi elbet gelir hocam. Gelmezse de sen ona gidersin.

    YanıtlaSil
  4. Cok basarili bir anlatim olmus , kaleminize saglik . Sabirsizlikla diger incelemeleri de bekliyorum.

    YanıtlaSil
  5. Ne güzel bir anlatım. Kitabı çok beğenmiştim, oldukça etkileyiciydi.

    YanıtlaSil
  6. Cengiz Aytmatov sevdiğim yazarlardandır, bu kitabını okumadım. Toprak Ana kitabını çok sevmiştim:) Çok güzel anlatmışsınız:)

    YanıtlaSil
  7. Lisede okuduğum ve analiz yaptığım kitaptı, çok etkilenmiştim

    YanıtlaSil