Arka Bahçemizdeki Distopya: Cordyceps Mantarları

Son zamanlara damgasını vuran, Bella Ramsey ve Pedro Pascal'ın başrolünü paylaştığı "The Last of Us" isimli diziyi, eminiz ki çoğunuz duymuşsunuzdur.

Last of Us, Last of Us zombi, zombi mantarı, zombi yapan mantar

Daha önce oyun olarak tasarlanan bu gerçekçi kurgu dizi, kullanılan çekim açıları, renk filtreleri, karakterlerin gelişimleri ve en önemlisi de milyonları ekrana kilitleyen etkileyici dünyasıyla gündemimizi epey meşgul etmişti.

Son zamanlarda ise dizi içeriğinin büyük bir kısmını işgal eden, halk arasında "Zombi yapan mantarlar" olarak nam salmış Cordyceps (Kordiseps) mantarları araştırılmaya başlandı. Peki, nedir bu Cordyceps? Bizleri de etkisi altına alması mümkün mü? Bir distopyaya arka bahçemiz kadar mesafede miyiz? Gelin beraber inceleyelim.

Öncelikle korkmayın. Şu sıralar görünürde bizi zombiye çevirebilecek güçte bir mantar türü bulunmuyor. Yani dizide ve oyunda işlenen kurgunun aksine, Cordyceps cinsi mantarlar, insanları etkileyecek kadar kuvvetli parazitlerden değil. Hatta bahsedilen mantarların adı Cordyceps bile değil! Evet, uzun bir süre Cordyceps türü olarak anılan bu mantarların, 2007 yılında yapılan filogeni çalışmasıyla başka bir cinse ait oldukları ortaya çıktı ve Ophiocordyceps unilateris olarak anılmaya başladılar.

Biz bu mantarların gözdesi değiliz fakat bizim kadar şanslı olmayan mermi karıncaları gibi eklembacaklılar, böcekler veya bu mantar cinsine ait bazı türler için konak olmaya müsait başka mantarlar, bu tür iç parazitik mantarların asıl hedefidir. Özellikle Tayland ve Brezilya'nın yağmur ormanlarında bulunan bu mantar cinsine ait 400'e yakın tür keşfedilmiştir.

Buraya kadar çoğu şey klasik, hatta sıkıcı görünüyor. Fakat hikâyeye Brezilya'nın yağmur ormanlarından birinde yaşayan ufak bir mermi karıncasının gözünden baktığımızda işler değişiyor.

Her gün bıkmadan, usanmadan yuvası için çalışan minik bir karıncayken birdenbire bedeni üzerinde hâkimiyetini kaybeden bir karınca düşünün. Bu karıncanın bacakları, çenesi, hatta gözleri bile kendisine itaat etmiyor. Vücuduna neler olduğunu çözemeden arkadaşları, onu yuvasından çok uzak bir yere terk ediyor. Yolu bilse bile geri dönemiyor çünkü ayakları istediği yöne değil, tam tersi istikamete gidiyor. Gitgide artan bir acıyla ufak bir bitkinin gövdesine tırmanmaya başlıyor. Yeterli bir yüksekliğe geldiğinde ise kontrolsüz bir güçle çenesini bitkinin gövdesine kenetliyor. Bedeni acımasız bir kuklacı tarafından yönetilmeye devam ediyor. Artık öleceğini anladı.

Cordyceps, Kordiseps mantarı, zombi karıncalar, zombi yapan mantar, zombi hayvanlar

Bu anlattıklarımız bir masaldan ibaret değil, literatürde bu olaya "Ölüm Isırığı" adı veriliyor. Ufak bir parazit mantarı, korkutucu bir şekilde başka bir canlının bedenine hükmedebiliyor. Artık onun cansızlaşan bedenine yeni bir hayat kurabiliyor. Bunun gibi birçok parazit-konak ilişkisi var fakat bunlar başka bir yazının konusu olsun. Peki, Ophiocordyceps bunu nasıl başarıyor?

Elbette burada bilinçli bir durum söz konusu değil. Mantarlarda herhangi bir sinir sistemi bulunmadığını biliyoruz. Bu da bilinçli eylemler yapmalarına, çoğalma vakitlerinin gelip gelmediğine karar vermelerine veya kendileri için tehlikeli olan durumları sezmelerine karşı en büyük engeldir. Fakat her canlının sahip olduğu, "Nerede hayatta kalma olasılığım yüksekse oraya giderim," güdüsü bu mantarlarda da mevcut. Ophiocordyceps unilateris için bu hayatta kalma alanı, bir mermi karıncasının bedeniyken bir başka Ophiocordyceps türü için ideal konak, bir yaban arısı olabilir.

Bu mantarlar, konaklarının bedenine hemen hükmetmezler. Kimi sindirim bozukluklarına, kimi belirli bölgelerde ağrıya sebep olabilir. Şu an üzerinde konuştuğumuz için bu belirti, istemsiz kas hareketleridir.

BBC'nin meşhur belgeseli Planet Earth, bu durumu konak bedenin beyin ve zihninin mantar tarafından kontrol edilmesiyle açıklıyordu. Çünkü o döneme kadar yapılan araştırmalar buna işaret ediyordu. Oysa 2017'de yayımlanan bir makale, yapılan incelemelerde mantarın aslında beyne hiç dokunmadığını ortaya çıkardı. Yani Ophiocordyceps, tam olarak bir kuklacı gibi davranıyor. Salgıladığı kimyasallarla konağın kaslarını ele geçiriyor ve başka karıncalara da bulaşabilmek için hafif yüksek bir alana karıncayı getiriyor. Belirttiğim gibi bu mantarın bilinçli olarak yaptığı bir şey değildir. Yaklaşık 50 milyon yıl önce evrimleşmiş bir durumdur.

O hâlde karıncalar için bu kadar büyük bir tehdit oluşturan bu mantarlar, bizler için neden korkutucu olmasın? Aslında bu mantarlar, belki bir milyar yıl sonra bizim gibi sıcakkanlı canlılara da bulaşabilir. İnsanlar gibi sıcakkanlıların vücut ısıları, bir Ophiocordyceps'in yaşaması için oldukça yüksek kalır. Bu da bizi şu anlık dokunulmaz kılıyor. Bilim insanlarının söylemine göre, "Bu mantarlar bize bulaşmak isteseydi milyonlarca yıllık bir evrim geçirmeleri gerekirdi." Tabii ki bu söylem, bizi bütün mantarlardan korumuyor.

Zaten insanlık, yüzyıllardır "Ayak Mantarı" adıyla bilinen Tinea Pedis veya "Saçkıran" adıyla bilinen Tinea Corporis gibi mantarlarla boğuşuyor. Yine de bazı tedaviler, bizi bu tür parazitik mantarlardan kurtarabiliyor. Olası bir Ophiocordyceps salgını içinse bu tedavinin bulunması, bilim insanlarına göre yirmi yılı bulabilir.

Kısaca, Tayland veya Brezilya'nın yağmur ormanlarından birinde yaşıyorsanız arka bahçenizde bazı ufak fakat güçlü böceklerin yaşadığı bir distopyaya sahip olabilirsiniz. Şu an için her ne kadar çok uzak bir geleceğin tasviri gibi görünse de "The Last of Us" adlı yapımı bu denli sevdiren şey, belki de bu distopyanın bize arka bahçemiz kadar yakın görünmesidir. Bu olağanüstü kuklacılardan ister bu veya bunun gibi bir yapımla haberiniz olsun, ister bir bilim tutkununun takibiyle... Her iki senaryoda da ortak olan bir özellik var: Doğa ve bilim, bizi her zaman çok farklı yollardan etkilemeyi başarıyor. Aynı zamanda bu durum, Dünya var oldukça devam edecek. Bu nedenle onu görmezden gelmek yerine keşfetmeye başlamak, gözlerimizi gerçek Dünya'ya açmak, bizi gerçekten yaşayan canlılar yapacaktır diye düşünüyorum.
Yazan: Didem Ülkü Demirci

Bilim ve sanatın arasında sıkışıp kalmış biri. Çok okuyor, okudukça da yazıyor.

Yorum Gönder

4 Yorumlar

  1. Tam da okumak için böyle bir şeyler arıyordum

    YanıtlaSil
  2. Diziyi izlemedim ama şimdi konusunu anladım artık izlenilecekler listesinde

    YanıtlaSil
  3. Çok güzeldi Daha fazla analiz gelsin⭐🌟

    YanıtlaSil
  4. Diziyi duymadım, pek izleyebileceğimi düşünmüyorum. Güzel bir inceleme olmuş, emeğinize sağlık:)

    YanıtlaSil